Burak Duvarı

“Burak Duvarı”, Mescid-i Aksa’nın batı duvarının bir parçasıdır ve bu duvar tamamen Müslümanlara ait bir mülktür. Allah Resulü (s.a.v)’in İsra gecesi Mescid-i Aksa’ya vardığında "Burak" isimli bineğini buraya bağlamış, o günün hatırası olarak asırlardır bu isimle anılmaktadır.

Yahudiler ise tamamen yıkılıp ortadan kalkmış, Süleyman Mabedine ait olduğu iddiası ile bu duvara kutsallık atfetmektedir. Bu kısım uzun dönemler boyunca İslam kaynakları dışında “Batı duvarı-Western wall” olarak adlandırılmıştır. Son dönemde Yahudilerin duydukları acıyı sembolize etmek amacıyla yaptıkları ayinler nedeniyle “Ağlama duvarı-Wailing wall “ismi de kullanılmaktadır.

M.S. 70 yılındaki yıkımdan sonra Süleyman Mabedine ait en ufak bir parça kalmamış, bu bilgiyi gerek tarih gerekse mimari ile uğraşan birçok batılı araştırmacı da eserlerinde paylaşmışlardır. Bugünkü haliyle duvarın en üstünde bulunan on bir sıra büyük taş kütleleri, İslâmî dönemden kalmadır. Üstteki on bir sıranın altındaki diğer kısımlar ise Hz. Süleyman döneminden kalma olmayıp Hirodes dönemi mimari özelliklerini taşımaktadır (bk. Frederick C. Grant, Eam., XXVIII, 263; W. F. Stinespring, IDB, IV, 554).

Yaklaşık 485 metre uzunluğundaki yapının toprak seviyesinin üstünde yirmi dört büyük taş sırası ile yer altında kalan on dokuz taş sırasından oluşur. Yüksekliği toprak seviyesinden itibaren 18 metre olup, 6 metresi mabed alanının seviyesini aşmaktadır.

Bahsedilen Yahudi ayinleri esas itibarıyla miladi 16 asra kadar kadim şehrin dışında Zeytin dağında Mescid-i Aksa’yı karşıdan gören bir mevkide yapılmakta idi. Kudüs’ü fetheden Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’in oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın şehrin korunması için yaptırdığı ve halen ayakta duran surların yapımı sırasında tamamen dışarıda kalmak istemeyen Yahudi cemaatinin ricası üzerine Batı duvarının önündeki birkaç yüz metrekarelik bir alanda ibadetlerine izin verilmiştir.

 Filistin’in Yahudiler tarafından işgaline zemin hazırlamaktan başka bir misyonu olmayan İngiliz manda yönetimi sırasında (1917-1948) Yahudi göçmenler kendilerine lütuf olarak verilen bu alana masa, sandalye gibi eşyalar yerleştirerek “açık hava sinagogu” oluşturmaya çalıştılar. Bu oldu bittiyi kabul etmeyen Kudüslü Müslümanların tepkisi ile protesto gösterileri oldu ve zaman zaman sıcak çatışmalar yaşandı. İki taraftan birçok kişinin hayatını kaybettiği olayların sonucunda, mesele Milletler Cemiyeti’nin gündemine getirildi. 1930 yılında Burak Duvarı olayını incelemek için uluslararası bir komisyon kurulmuş, yapılan geniş çaplı tahkikat ve görüşme sonucu Burak Duvarının mülkiyetinin Müslümanlara ait olduğu Milletler Cemiyeti tarafından da resmen tescil edildi.

  1. Batı duvarının mülkiyeti sadece Müslümanlara aittir ve buranın tüm ayni hakları onlarındır. Çünkü duvarın bulunduğu mekân, vakıf arazisi olan Mescid-i Aksa alanının ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı şekilde duvarın önünde bulunan kaldırımın ve duvarın karşısında Haratü-l Megaribe adıyla bilinen mahallenin önündeki kaldırımın mülkiyeti de Müslümanlara aittir.
  2. Bu raporun hükümlerine ve taraflar arasındaki anlaşmaya istinaden Yahudilerin duvarın yakınlarına koydukları ibadet araçları ve/veya diğer araçlara hiçbir şekilde izin verilemez.

Yahudiler 1967 savaşı sonrası Kudüs'ün Doğu bölümünü de işgal etmek suretiyle Kudüs’ün tamamını ele geçirdikten sonra, Mescid-i Aksa’nın Batı duvarına (Burak Duvarı) bitişik olan kadim Megaribe Mahallesi’ni oluşturan ev, okul ve mescidleri bir gecede yıkarak genişçe bir alanı kendilerine ait ibadet alanı haline getirmiştir. Halihazırda İslami vakıflara ait olduğu Birleşmiş Milletler tarafından tescil edilmiş alanı ayinleri için kullanmakta, diğer dinlere mensup insanların ziyaret amacıyla bile bu alana girişlerine kısıtlamalar getirmektedir.