Mescid-i Aksa'nın Bereketi

Allahu Teâlâ’nın bu mübarek alan için kullandığı bereket kelimesinin anlamı ve hakikatine işaret etmeden mübarek Mescid-i Aksa’dan bahsetmek mümkün değildir. Bu kavram ve bu kavramdan doğmuş olan bazı kelimeler, Mescid-i Aksa’dan ve Şam topraklarının bir parçası olan Filistin’den farklı bağlamlarda bahseden birçok ayeti kerimede dile getirilmiştir.

Allahu Teâlâ İbrahim a.s.’ın kurtuluşundan bahsederken “Onu da Lût’u da kurtarıp herkes için bereketli kıldığımız yere ulaştırdık.” (Enbiya 71),

Süleyman a.s.’a verdiği nimetler hakkında; “Süleyman’ın emrine de onun isteğine göre, içinde bereketler yarattığımız yere doğru esmek üzere güçlü rüzgârı verdik. Biz her şeyi biliriz.” (Enbiya 81),

Yüce rabbimiz kendi nefislerine zulmedenlere vermiş olduğu nimetlerden bahsederken; “Bereketli kıldığımız beldeler ile onlar arasında birbirini gören birçok yerleşim yeri oluşturduk ve bunlar arasında seyahati uygun konaklara ayırdık.” (Sebe 18),

Yeryüzünde zayıf görülerek zulme uğrayan kullarına yardımı hakkında ise rabbimiz “Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi de (İsrailoğluları) içini bereketlerle doldurduğumuz ülkenin doğu taraflarına ve batı taraflarına (tamamına) mirasçı kıldık.” (Araf 137) buyurmuştur.

Bu Bereketin Hakikati Nedir? Sebepleri Nelerdir? Nasıl Gerçekleşir?

Öncelikle bereket dilbilimcilere göre “her türlü iyi şeyin çok olması ve nema bulması” demektir. Yüce rabbimizin buyurduğu “Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.” (İsra 1)

Mescid-i Aksa bereketin merkezi ve hayırların pınarıdır. Bereket yeryüzünün diğer yerlerine ve bölgelerine buradan dağılır. Tefsir alimleri bu ayetteki bereketin iki nedenle olduğuna değinmektedirler:

Birincisi: Din hususunda berekettir. Bunun nedeni ise peygamberlerin büyük çoğunluğunun bu bölgeye gönderilmiş olması, şeriatlarını ve dini prensiplerini buradan yaymış olmalıdır.

İkincisi: Dünya bereketidir. Allahu Teâlâ bu toprakları su, meyve ve güzel bir yaşam diyarı kılmıştır.

Allahu Teâlâ’nın Mescid-i Aksa’yı “çevresini mübarek kıldığımız” ifadesi ile ismi mevsulle (iki cümleyi birbirine bağlayan, manası ancak kendisinden sonra gelen cümleyle tamam olan kelimedir) getirmiş olması bereketin bu mescit için sürekli olduğunu ifade eder. İmam İbni Aşur, Mescid-i Aksa’nın etrafındaki bereketin evleviyet yoluyla mescitte de bulunduğunu söylemektedir. Çünkü etrafında bulunan bereket o mescitten kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla ayeti kerimede üç güzel latife bulunmaktadır.

Birincisi - Lüzum latifesi: Bereket, Mescid-i Aksa’da devamlıdır ve onun niteliklerinden biridir.

İkincisi - Ana fikir latifesi: Eğer etrafında bereket var ise evleviyet yolu ile Mescid-i Aksa’da da bereket vardır.

Üçüncüsü - Mübalağa latifesi: “Biz bereketli kıldık” ifadesinde söz konusudur.

Bu bereketin birkaç farklı şekil ve sureti bulunmaktadır. Örneğin;

Mescid-i Aksa’da Namaz Kılma Sevabının Kat Kat Fazla Olması

Mescid-i Aksa’nın bereketli olmasının işaretlerinin başında Allahu Teâlâ’nın burayı namaz kılanların ecri bakımından yeryüzünün diğer yerleri ve mescitlerden üstün tutmasıdır.

Mescid-i Aksa, ibadet için yolculuk yapılabilecek üç mescitten biridir ve kendisinde namaz kılmak beş yüz namaz kılma sevabındadır. Bu konuda bir hadis-i şerifte “ Beytülmakdis’de namaz beş yüz namaza denktir” buyrulmaktadır. (Beyhaki, Süneni Suğra, 1821, Hasen hadis)

Bir başka rivayette ise Mescid-i Nebevi’de kılınan namazın dörtte biri ecre sahip olduğu ifade edilmektedir. Allah resulü (s.a.v.)’e “Mescid-i Aksa’da mı yoksa Mescid-i Nebevi’de mi kılınan namaz daha faziletlidir?” diye sorulduğunda, “Benim bu Mescid’imde kılınan namaz orada kılınan namazdan dört kat daha faziletlidir. Orası ne güzel namazgahtır. Haşir ve neşir yeridir. Yakında bir gün gelecek ki, insanın Beytü’l Makdis’i görebileceği atını bağladığı ip (şatan) kadar bir toprağının olması onun için tüm dünyadan veya içindekilerden daha hayırlı olacaktır” buyurmuştur. (Beyhaki, Elbani’nin Tergibü Terhip’te naklettiğine göre sahihtir.)

Peygamberler Diyarı

Mescid-i Aksa’nın bereketlerinden biri de üzerinde birçok peygamberin doğmuş olması, birçok peygamberin bu topraklara yakın yerlerde ikamet etmesi ve civarında yaşaması, bu nedenle peygamberler diyarı olarak bilinmesidir. O mübarek peygamberler sayesinde bu topraklar da mübarek olmuştur. Allahu Teâlâ, İsa a.s.’ın lisanı ile “Nerede olursam olayım beni mübarek kıl” (Meryem 31) buyurmuştur. Dolayısıyla o peygamberlerin bereketi ile rahmet bu toprağa bol bol inmektedir.

Kurtuluş ve Selamet Diyarı

Mescid-i Aksa’nın bereketlerinden biri de; Allahu Teâlâ, burayı güvenlik, emniyet, selamet ve huzur diyarı kılmıştır. Yüce rabbimiz, peygamberi İbrahim a.s.’a lütufta bulunma anlamında “Onu da Lût’u da kurtarıp herkes için bereketli kıldığımız yere ulaştırdık.” (Enbiya 71) buyurmaktadır.

Zorbaların ve Azgınların Sonunun Geleceği Topraklar

Bu mekanın bereketlerinden biri de Allahu Teâlâ’nın tarih boyunca azgın zorbaları burada helak etmesidir. Yüce rabbimiz, Beni İsrail’in Musa a.s. ile olan kıssasını aktarırken “Dediler ki: "Ey Musa! Orada zorba bir topluluk var, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Ama oradan çıkarlarsa biz hemen gireriz. Korkanlar arasından Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki cesur adam şöyle dedi: "kapıdan üzerlerine hücum edin; oraya girdiğiniz an artık kesinlikle siz galipsiniz. Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin.” (Maide 22-23) ayeti kerimeleri ile galibiyetin daima Allah ehline ve ona itaat eden dostlarına ait olduğunu buyurmuştur.

İmparatorlukların Çöktüğü, Zulüm ve Fesat Ordularının Belinin Kırıldığı Topraklar

Mescid-i Aksa’nın bereketi ile haçlılar onca zulüm ve fesat sonrasında burada yenilmişler, yeryüzünün tamamını azgınlık zulüm ve ümitsizliğe boğan Moğol ordusu burada hezimete uğramıştır. Böylece hırslarına yenilmiş olan tüm saldırganlar için burası mezarlığa dönüşmüştür. Allah’ın izniyle çok yakında Siyonist işgalcilerin de daha önce görülmemiş azgınlıkları nedeniyle bu topraklarda yenildiklerini göreceğiz.

Zafere Erişen Topluluğun Merkezi Olan Topraklar

Mescid-i Aksa’nın bereketinin tecelli ettiği bir başka nokta da; Allahu Teâlâ’nın bu toprakları hiçbir eziyetin zarar vermediği ve hiçbir zelilliğin dokunamadığı muzaffer taifenin merkezi ve konak yeri kılmasıdır. Allah resulü (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır; “Ümmetimden bir taife hak üzere düşmanlarına galip gelerek ve muzaffer olarak daim olacaktır. Onlara muhalefet edenler Allah’ın takdir ettiğinden başka herhangi bir zarar veremeyeceklerdir. Ta ki Allah’ın emri gelinceye kadar onlar bu şekilde kalacaklardır.” “Ey Allah’ın resulü onlar nerededir?” diye sordular. “Onlar Beytülmakdis’te ve Beytülmakdis’in etrafındadırlar” diye cevap verdi. (Ahmet bin Hanbel Müsned)

Hak ile Batılın Birbirinden Ayrıldığı Topraklar

Mescid-i Aksa tarihiyle ve bugünüyle, safları ve sınıfları birbirinden ayırması ile öne çıkmaktadır. Mescid-i Aksa’da sadakat sebat ve vefa sahipleri; nifak dalalet ve ihanet ehlinden ayrılır. Mescid-i Aksa konusundaki tavırlarıyla milletlerin, halkların, ülkelerin ve bireylerin, iyi ve doğru ya da şerli ve fesat ehli olduklarına dair hüküm verilir. Onun taraftarları hak ehli, düşmanları ise batıl ehlidir.

Mescid-i Aksa’nın bereketini ortaya çıkaran daha birçok mana, latife ve hakikat bulunmaktadır. Mescid-i Aksa için çalışan, vaktini parasını ya da çabasını Mescid-i Aksa’ya harcayanlar bunu hisseder ve bilirler. Bu bereket bedeni yakınlık ile gerçekleştiği gibi, kalbi ve ameli yakınlık ile de gerçekleşir. Müslüman her zaman bu berekete kavuşmaya çalışmalıdır. Meymune binti Sad r.a.’ın rivayet ettiği hadis-i şerif, sahabe-i kiramın Mescid-i Aksa’nın bereketine nail olabilmek için çalıştığını göstermektedir. Her ne kadar Mescid-i Aksa’yı ziyaret edemeseler de veya mekânsal olarak bedenleri uzakta olsa da Allah resulü (s.a.v.) kendilerini Mescid-i Aksa için harcama yapmaya ve ona hediyede bulunmaya teşvik etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in azatlı cariyesi Meymune r.a. şöyle demiştir: “ben (bir gün): ‘Ya rasûlellâh! Beytü’l-Makdis (Mescid-i aksa) hakkında bize fetva ver’, dedim. Buyurdu ki: “(Orası) mahşer (kıyamet günü) yeridir. Oraya varıp içinde namaz kılınız. Çünkü onda kılınan bir namaz, başka yerde kılınan bin namaz gibidir.” Ben: ‘Eğer oraya kadar yolculuk etmeye gücüm yetmezse ne edeceğimi haber verir misin?’ diye sordum. Buyurdu ki: “Sen ona zeytinyağını hediye edersin, aydınlatılmasında kullanılır. Kim bunu yaparsa, orada namaz kılmış gibi olur.” (Ahmet bin Hanbel Müsned)