Kuran-ı Kerim'de Mescid-i Aksa

Mescid-i Aksa, İslam’da Haremeyn-i Şerifeyn (iki şerefli harem) olan Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonra en mübarek mekan unvanına sahip bulunmaktadır ve fıkhen aynı hükümde olmamakla birlikte mümin gönüllerin ittifakı ile Haremeyn-i Şerifeyn’in üçüncüsü sayılmaktadır. Müslümanların ilk kıblesidir. Mescid-i Aksa, Kuran-ı Kerim’de yeryüzündeki en mukaddes yer olan Mescid-i Haram ile birlikte zikredilmiştir. Yüce rabbimiz “Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir.” (İsra 1) buyurmaktadır.

Bu ayeti kerime “İsra ve Miraç” hadisesini ebedileştirmiş, Allah resulü (s.a.v.)’in gelmiş olduğu, kendisinden gökyüzüne yükseldiği ve kendisinde peygamberlere imamlık ettiği yer olması nedeniyle Mescid-i Aksa’nın yerini teyit etmiştir.

Ayeti kerimede, Mescid-i Aksa’nın etrafı mübarek diye nitelendirilmiştir. Bereket kelimesinde istikrar ve sebat manası bulunduğu gibi, devamlılık ve süreklilik manalarını da ifade etmektedir. Dolayısıyla müfessirlerin de belirttiği gibi bereket, herhangi bir şeyde ilahî hayrın sabit olması veya bir şeyde istikrar etmiş ve sürekli olan hayır demektir. Bunun anlamı ise şudur ki; ilahî hayır Mescid-i Aksa ve mukaddes topraklar hakkında caridir. Bu hayır, kıyamete kadar tüm çağlarda mevcuttur. Mescid-i Aksa’nın bereketi, mukaddes ve şerlerden temiz olması ve batılın kök salamadığı yer olmasıyla tecelli etmektedir.

Mescid-i Aksa’nın bereketi, hissî ve manevi bir berekettir. Mescid-i Aksa’da namaz kılan, ona ilgi duyan ve onun için çalışan herkes bunu hisseder. Bunun için illaki orada bulunmak gerekmez. Günümüzde gerek kapı komşusu olan milyonlarca Filistinli, gerekse de yeryüzünün farklı yerlerindeki Müslümanlar, İsrail tarafından uygulanan kısıtlamalar nedeniyle Mescid-i Aksa’ya gelememekte ve orada namaz kılamamaktadır. Ancak Mescid-i Aksa ve onun zaferi için çaba sarf etmek ve onu korumaya çalışmak suretiyle bu bereketi hissederler.

Öte yandan diğer bazı ayetler, Mescid-i Aksa’nın çevresindeki toprakların da bereketli olduğuna vurguda bulunmaktadır. Özellikle Mescid-i Aksa’nın zikredilmesi, buranın hayır ve bereketin merkezi olduğuna, hayır ve bereketin buradan genel olarak Şam topraklarına özellikle de Filistin’e yayılmakta olduğuna delildir.

Allahu Teâlâ, İbrahim ve Lut a.s.’ın kıssalarından bahsederken “Onu da Lût’u da kurtarıp herkes için bereketli kıldığımız yere ulaştırdık.” (Enbiya 71) buyurmaktadır.

Bir başka ayeti kerimede ise “Süleyman’ın emrine de onun isteğine göre, içinde bereketler yarattığımız yere doğru esmek üzere güçlü rüzgârı verdik. Biz her şeyi biliriz.” (Enbiya 81) buyurmaktadır.

Allahu Teâlâ, mukaddes toprakları Musa a.s.’ın diliyle de şöyle nitelemiştir. “Ey kavmim! Allah’ın sizin için (vatan olarak) yazdığı kutsal topraklara girin, sakın geri dönmeyin, sonra kaybedenler siz olursunuz.” (Maide 21)